KENDİ SESİME YOLCULUK

KENDİ SESİM KAYIP:

kendi sesimi duymuyor muyum? kendimin bana söylemek istediği fısıltıları duyamıyor muyum? geçmişimden gelen ve başkalarının olan sesleri kendi seslerim zannedip öyle “benim”seyince tam da böyle oluyor. bu durumda hayat bir çemberin içinde hapsolmak gibi. döner döner aynı yere çıkarım. işlerim yarım kalır, yaptığım işten tam tatmin olmam, kısacası bir huzursuzluk çöker içime bu durumdan mütevellit. hayatı kendime sınırlamak istiyorsam bunu yapmaya devam edebilirim. eğer bu çemberden kurtulmak, özgürleşmek ve yola devam etmekse niyetim o zaman bu ödünç hislerle barışma vakti geldi. hepsine bu zamana kadar bana kattıkları için teşekkür edip alacağımı alıp vereceğimi verip helalleşmenin zamanı geldi. bu helalleşmenin sonrasında kendi sesimi duyar hale gelip özgürlüğe ilk adımımı atabilirim.

KENDİ SESİM ARANIYOR:

sürekli olarak baktığım yerde aynı şeyleri görüyordum. tıkanıp kalıyordum. bunun en büyük sebebi baktığım yere aynı yerden bakıyor olmamdı. Belki baktığım yer bir 90 cm kaysa, hayat bambaşka olacaktı. bambaşka gözükecekti gözüme. bizzat kendim mani oluyordum buna. istemsizce olsa da yine de ben. öyle bir öğrenmiştim ki yaşamayı: tam otomatize. o baktığım yeri bırakmak nefes almamak gibi bir şeydi. o yüzden eski bakışı, yaşayışı bırakmayı tercih edemedim uzunca bir süre. sudan çıkmak gibi bir balık için. tüm dünya aynı bakışla malül. her bir açı insanın kendinden menkul. her bir nefes kendisi. daralsa da iyiden iyiye, bir yerde açılıyor nefes (yollar). bir kez olsun denemek istedim, niyet ettim yeniye… kaçmak değildi bu. Hatta kaçamamak, kısılıp kalmaktandı, o karanlık tünelin son ucuydu. tüm kapıların açılması için kısılıp kalmam gerekiyormuş bir süreliğine. niyet ettim. cesaret ettim. bir an’lığına. benden geliyor dediğim şeyi tüm her şeyimle hissettim. tam o anda geliyordu zaten gelmekte olan.

KENDİ SESİMİN AYAK SESLERİ:

ben sandığın şeylerin ben olmadığını öğrendiğimde ve onlara dönüp “siz de kimsiniz?” dediğimde yaşadığım şaşkınlık bir müjde sanki. “hey, şşştt! bu sen değilsin!” diyen ses bir müjdeci içimde. “Müjdee müjdeee sen sandığın hiçbir şey sen değilsiiinn!” diye koşuyor coşkuyla içimde. o zaman “ben kimim?”in merakı, heyecanı doluveriyor içime. dönüşüm böyle bir şeymiş, iç-gözlerimle görüyorum. bedenim bile ayak uyduruyor bu değişime, yüzüm gözüm değişiyor, kullandığım kelimeler, olduğum hal, yaptığım hareketler, her şey ama her şeyyy…

KENDİ SESİMDEN BANA ŞİİR:

eğer hayatında olmak istediğin yerden çok uzakta hissediyorsan; olmak istediğin yerde değil de olmaktan korktuğun yerde olduğunu düşünüyorsan endişeyi (olduğu gibi ve yerde) bırakıp derin bir nefes al önce 😉

sonra hatırlat kendine: bu sıkışıklık geliyor ki, oradan çıkabil diye. neden olmak istediğim yerde değilim diye sormadan önce ‘bunu kim istiyor?’ diye sor kendine. buna cevabını almadan geçme sakın diğerine 😉

neden sürekli yetersiz hissediyorsun, diyenin git üstüne. kendini yetersiz görmeye iten baktığın yer, gerçekten içeriden mi geliyor yoksa dışarıdan mı? iyice bak içine… cevabı her neyse ve nereden geldiyse, olmuş olanları kabul et her haliyle 🕊

sen ne yeterli ne yetersizsin; “sadece sensin” de kendine, bir de taa içinden❣️

içindeki her şeye kendinden bak, “neler oluyor ve ne istiyorlar”diye bak her birine. içinden ve elinden gelenler nelerse, onları ısmarla kendine. yaşamanın püf noktası “an(da) olmak” kulağa küpe. hem hatırla: sen kimsen, neysen; neyi nereden yaşamayı seçiyorsan öyle.”